Derbeyan-ı Nur-u Tevhit-fenafillah

27.01.2021
559
Derbeyan-ı Nur-u Tevhit-fenafillah

Derbeyan-ı Nur-u Tevhit-fenafillah

Azizim; selam üzerine olsun; Esrarı hikmet beyanı aldı hafız Hüseyin Kemal gs. hz. (selam üzerine olsun)
Mana âlemini anlatırken aşağıdaki izahatı yapmıştır… Sen biraz sonra göndereceğim bu ilahi sırların içinde gözlemler yapmaktasın… Lale Allah tealayı remzdir denilmiştir. Ve sen cismi latifini resulullah ve fakirullah ile birlikte lalenin içinden çıktığını görmüş, anlatmıştın, değil mi?

İşte bu müşahededen ötesi yoktur. Gerisi ilmen bilmekten ibarettir. Rehberinle cismi latifler birleşti, fenafişşeyhi yaşanmış oldu… Efendimizle cismi latifler birleşip ben bilinen ben yok oldu mu fenafirresul gerçekleşmiş oldu… Kişinin kendi cismi latifiyle ben dediği ben’i birleşip yok olunca fenafillâh ı yaşamış oldu, demektir…

Olmadı; mevlam seni ikna etmek için nurdan lalenin içinden resulullah, fakirullah ile birlikte cismi latifini çıkararak bir kere daha işareten aydınlatıldın değil mi? Artık bunları yaşayan bir kişiye cenabı hakkı sıfatlarında yaşamaktan, Allah’ta yolculuktan gayri bir yol yoktur. Cennet te dahi cuma günleri cenabı hakk cennet ehline zanlarına göre müşahede edilecektir, buyuruyor efendimiz…

Öylesine büyük haz alacağız ki, herkes mutluluk sarhoşu olarak diğer Cumayı beklemeye başlayacak buyuruyor… Tıpkı namazdan haz alan müminlerin, akıllarının fikirlerinin diğer namaz vaktinde olması, ezanı Muhammedi’yi beklemeleri gibi. İnşaallah sen o seyir anlarında kendi cismi latifini göre göre zamanla teskin olacaksın inşaallah.

İşte bahse konu ettiği o yazı;

‘’Derbeyan-ı Mana yani batın ilmi;

1.Âlemi melekût;
Melekler âlemi ki yedi gök, arş ve kürsi buna dâhildir. Bu yedi gökten maksat, kamer, Utarit, zühre, şems, merih, müşteri ve zuhaldir. Bunlara evkatlar diyoruz. Bu mertebe nur âlemi anlatır. Hem melekler ve hem göklerden murat nurlar âlemidir ki meleklerin makamı bu isimle adlandırılmaktadır.

2.Âlemi lâhut;
Nur-u Tevhit (miraç) sırrıdır. Zat cenabı hakkın bütün sıfatlarıyla nur-un ala nurda tevhit olur. Cenabı bari tealayı nur içinde nur olarak görür, birleşir. Kendisi (benliği) O’nda yok olur. Her şeyin nurdan ibaret olduğu, zamanın ve mekânın olmadığı lâhut ortamda aynadaki gibi kendini görür. Ruh ile nefis görüntü olarak birebir iki yay (iki kol) mesafesinde karşı karşıya durur.

Karşılıklı olarak sağ eliyle sağ eli musafaha yaparak sağ yanaklar temas edecek şekilde kucaklaşır ben bilinen (cüz.ruh) nefis, O bilinen cenabı hakta (Küll.ruh) mahv (yok) olur. Fenafillâh, Nur-u tevhit veya Miraç olarak adlandırılan hadise budur. Bu olayı yaşayıncaya kadar olan süluk (yolculuk) Allah’a yolculuk olarak adlandırılır. Eğer nuru tevhitten beşeriyete avdet edilirse, yeniden beşeriyete dönmek nasip oldu ise, ömrün kalanında devam eden yolculuğun adı; Allah’ta yolculuktur ki ebediyen devam eder. Beşeriyete avdet edilirse dedik,çünkü bazı ruhlar geri dönmek istemezler,o halde ruhları ahirete intikal eder..

Efendimiz ‘’ben rabbimi genç bir delikanlı şeklinde gördüm’’buyurmuşlardır. O genç delikanlı kendi genç hali idi. Bunu avam (akl-ı maaş) tam idrak edemez. O yüzden daha fazla ayrıntıya girmedi. Allah’ı görmekten değil rabbi görmekten bahsetti. Rab sıfatı kişinin kendi nefsinde zatiyle birliktedir. Ayrı düşmek muhaldir. Kuran-ı Kerimi aydınlanmış gönüllerle okumaya başlayanlar bu sırların çok net anlatıldığını görürler…Ancak ‘’temiz olmayanlar bu kitaba yaklaşamazlar’’ Kişi tevhidi (Allah’ın varlığını ve birliğini, imanın diğer şartlarını) inkâr etse de yine rabbi kendisiyle beraberdir.

Başka bir şey aklen de mümkün değildir. Hiç kimse kendi kendiyle kaim değildir. Hayul kayyum olan Allah tealadır. Yarattıkları her neleri varsa her şeylerini dolaylı yahut dolaysız Allah tealadan alır… Allah tealayı inkâr akıl yoksunluğundan başka bir şey değildir. Nitekim ‘’Ben size şah damarınızdan daha yakınım’’buyurulmuştur. Ayrıca kalu belada ‘’ Ben sizin rabbiniz değil miyim,’’ hitabına da bütün ruhlar ‘’Bela’’ elbette rabbimizsin şeklinde cevap vermişlerdir.

—-Aleykümselâm. Nur Yüzlü Hocam; sabahtan buyana okuyorum. Bilgisayara yazdım kadınlarda fena makamı diye. Kadınları anlatan yazıyı görmedim daha. Tam da başka bir sayfaya bakıyordum. Yazıyı gönderdiniz. Rabbim sizden razı olsun. Razıdır biliyorum. Ya rabbim bu ben miyim hocam. Niye inanamıyorum. Niye kendime yakıştıramıyorum. Secdelerde ağlamaktan, şükür etmekten başka ne yapılır ne denir hocam. Yazmaya çekindiğim bir şey daha vardı bugün. Kendimle ilgili olduğu için. Yazamadım öğle namazında kocaman bir çift yeşil gözle kıldım namazımı… Secdeye kapandım. Ya Rabbi Ya Rabbi diyordum başka bir şey aklıma gelmiyordu.

—-Bence boşuna ararsınız… Öyle bir bilgiye rastlayacağınızı hiç zannetmiyorum. Nuru tevhit konusu bile yeterince açıklanmamış. Şeyhten müride sözlü sır olarak devam etmiş. Bu konuları geçmişte çok şiddetle reddeden şeriat ehli tevhitten bahsedenlerin derisini yüzmüş, idam etmiş. O nedenle konu avama inememiş ki kadınlarda da bu gerçekleşir mi diye açıklama, tartışma olabilsin. Sen de sır olarak saklamalısın. Bazen bu kadar nur ile aydınlatıldığın halde kendinden şüphe edip, daha ötesini istiyorsun. Hiç mevlanın tecellilerine nurlarına doyum olur mu; olmaz elbet.

-Yok, hocam, ötesini istemek değil. Bilmiyorum ki ötesinde ne var. öyle bir şey değil bu şu anki halimi kendime konduramıyorum.

-Elbette öteler öteler sonsuza kadar var… Sabırla Cenabı hakkın şenlerini izlemek, yaşamak, haz almak üzere yaratıldık. Bu fakir 1976 da nuru tevhidi yaşadım… Allah’ta yolculuktan haberimiz yoktu… Aşkımız biraz teskin olup, gönül huzur bulunca normal hayata dönmüştük… Çünkü hocam çok ketumdu. Ayrıca sık bir araya gelmiyorduk… Faydalanacak eserlerden de mahrumduk.24 sene mecnun gibi cehennem çukurlarında yuvarlandım. Ağzımdan çıkan herşey tecelli ediyor, zaman içinde önüme geliyormuş. Çok geç farkettim. Bu arada defalarca Azrail kapıma dayandı. İhtilaç nameden ve korunma dualarından yararlanarak rabbimizin izniyle hayatta kalmışız.

Ama yine karma karışık bir hayat sürdürmüş olmaz tehlikeleri adeta davet etmişim. Sonradan öğrendim ki Nuru tevhidi yaşayıp da ne anlama geldiğini bilmeden Allah tealayı arayan, Celalullah’ın tuzaklarında ömürlerini çürüten çok Allah dostu varmış… Kimi aşk sarhoşu oldukları sıralarda sırlarından sır verdikleri cahil cühela tarafından öldürülmüş yahut dışlanmış; yüzlerce kitap yazıp hakk’ı anlatmaya çalıştığı halde idam edilip cesedinin atıldığı çöplükten sırdaşları gizlice alıp defnetmişler… Senin bir rehberin var. Her gün konuşuyoruz. Meraklanma, zamanla herşey rayına oturacak… Beşeri aklın zaman içinde yaşadıklarını hazmedecek inşaallah. Kaç defa söyledim artık her şeyi akl-ı maaş ile değerlendirme, aydınlanmış gönlünü devreye sok diye.

-İnşallah hocam. Biliyor musunuz elim titriyor. Siz yazarken dua ediyordum. İnşallah hocamı üzmemişimdir diye. Sağ olun hocam var olun… Benim rehberimi gönderen rabbime şükürler olsun. İnşallah dediğiniz gibi olur, herşey rayına oturur. Ben de kabullenirim. çoğu zaman öyleyim. Ama arada bir de değişiyorum.

-Bazı gerçekler kelimelere sığmaz. Kuran-ı Kerim rumuzlarla anlatır. Cenabı hak işaret dilini kullanır, gözlemlerinden ibaret almalısın. Niye söz ile söylemedi de onca rumuzu seçti dersin.’’ben sizin rabbiniz değil miyim diye seslenen rabbimiz’’ diğer açıklamaları neden rumuz ile anlatır. herşey herkesin yanında konuşulmaz, yaşanmaz, sır denilen şey, bilginin ehil olmayandan gizlenmesi değil midir?

Marifette “Zevk” esastır… Sözün sohbete, sohbetin öze akışı ve işlemesi… Basarın, basiret oluşu… Aranılanın, özde bulunuşu… Selam es selame.

Yayınlanma tarihi: 19 Mar 2015, 17:00

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.