Emri veren sen alan sensin

29.01.2019
393
Emri veren sen alan sensin

Emri veren sen alan sensin

*Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu.
 
*Hocam kalbime gelen bir tıkanma ile oturup ihlas suresi okudum 1000 tane. Nefsim, nefsim rezil. At oynatıyor. Korkuyor. Celal sürekli ailemin ölümünü istiyor. Bunu bana söyletmek istiyor. Sürekli iptal edip, istiğfar çekip Rabbime sığınıyorum. Ben söylemiyorum ama bir dürtü veriyor ki akılsızca. Celal bana kahrol dedi. Gafletime verdim. Bir boşluğa düştüm yine. Hep düşüp yine kalkıcam dedim. Rabbimin merhametine sığındım.
*Bir zat göğü gösterdi eliyle. Sana göğü verdik, yerinde duruyorsun dedi. Kızdı bana. Geçenlerde de ‘’makamında duraksama’’ ihtilacı almıştım.
Tevbe ettim.
*Allah tevbe edenleri sever dedi. Onun saadeti, senin saadetindir dedi. O kim dedim, dosdoğru olanlar dedi. Başka da dedi ama hatırlamıyorum. İhlasın sayısı arttıkça konuşma netleşti.
Bedenimde birtakım merkezler açıldı, iğne batar gibi. Sonra sükûnete erdim. Sırtım yandı bir süre. Sonra Rabbimin merhameti arttı. Sonra toprak ol, su ol dedi. Kalbim dedi. Bir de kuyruk sokumunu ve kalça kısmını sıkarak nefes alıp zikre devam ediyorum ya. Kuyruk sokumunu sıktığım anda kocaman bir göz açıldı. Bu özün gözüydü. Ve o göz göğe açıldı. Sonra bir kapı açıldı. Öyle işte hocam. ????Fihimafih Chi
 
*Korkuyorum. Bir an önce nefsimi dizginlemem, oruca başlamam gerek. Hurma orucunu yapacağım bu sefer. Yarın da hacamat olacağım. Dua edin. Ellerinizden öperim.
 
*Bir de hocam. Sırtımda iki gözüm var gibi hissediyorum. Hissetmekten daha fazla görür gibi oluyorum ama tam görmüyorum da. Görmek ve hissetmek arasında sırtımda iki gözüm var. Bunu daha önceleri de size söylemiştim hocam.
 
Selam es selame Azize’m; İnsan sürekli esma ve efal ile meşguldür, cebren veya isteyerek hareket ederiz ve kelam üretiriz. Duanın kabul şartlarından ikisidir, bunlar. Zatımız bunu yaptığına göre şartın üçü tamam oldu demektir. Geriye iki unsur kaldı ki onlar zaten doğal seyrindedir. Sıfatullah ve evkat yani vakit. Melekler ve bütün mahlûkat sıfatımızdır. Evkatlar ise zamandır, sürekli akar. Zaman ayrılmaz parçasıdır dönencenin, felek çarkının.
 
Daha önce duanın kesin kabul şartları başlıklı bir yazı yayınlamıştık. Bu şartlar beştir demiştik.
Zat; duayı eden bir kişi, bir canlı olmalı.
Sıfat; kabul edecek bir ortam ki bütün çevre, mahlûkat, kişinin yakın uzak çevresidir.
Esma; yanı dile gelen söz… Ol emri…
Dördüncüsü evkat; zaman demektir.
Beşincisi ise efal; her durumdaki hareketimiz efaldir. Yatmak, oturmak, el yahut ayakların hareketi, baş, göz, dil vs.
Bu beş şarttan sadece bir tanesi avamın kontrolünde görünür o da sözdür. Kelamdır… Esmadır.
Kontrolünde görünür deriz çünkü bazı sözleri söylemeye kişi duyguları ve şartları gereği mecbur edilir.
Adınızı anneniz çağırır, efendim dersiniz… Cevap vermeye zorlanırsınız. İyi misin, yahut nasılsın denildiğinde tercih hakkınız var. Rabbimiz bu soruya şükür deyin diyor. Elhamdülillah iyiyim deyin… İyileşirsiniz, buyuruyor.
Kötüyüm, hastayım, berbatım, çok fenayım derseniz bu sizi daha da kötü yapar. Kelimenin anlamı derinleşir. Şikâyet ve isyan derdi artırır, bataklıkta devinen gibi, hamd ve şükür ise azaltır. Sıradan kişilerin kaderi dillerinde saklıdır.
 
Melekler bize secde etmişlerdir. Bu demektir ki ne tür emir verirsen onu yerine getirirler. Robot gibi düşün. Ne dersen onu yapar. Duyguları yoktur. Emir kuludurlar.
Öyleyse doğru komut doğru sonuç demektir. Marifetullah bilgisine sahip olan âlimler, yani hikmet verilenler, hangi efal ile, hangi vakitte, hangi duaları yapacağını bilen kişilerdir. Sıradan Mümin, Müslimler ise dinin emirleri ile bu marifete erer, ariflerden olurlar. Namazın her hareketinin bir yüklendiği hedef vardır. Melekler o dili bilirler ve otomatik olarak faaliyete geçerek, emri verene hizmet sunarlar.
 
Emir kişiden çıkar, feleğin çarkında işlem görür ve bir zaman sonra kişinin önüne nimet, kısmet, kader şans olarak gelir. Yani her emir çıktığı yere geri döner.
Buraya kısa bir hikâyecik koyalım ki şeytan hadi canım sende demesin, emeği boşa götürmesin.
 
Efendimiz sav. Cebrail’e sordu; ey kardeşim sen bu emirleri nereden alıyorsun…
Cebrail as.; bir yeşil perdenin ardından bana sufle edilir, söylenir buyurdu.
-Hiç merak etmedin mi perdenin ardında ne var, kim var.
 
-Ben o perdeyi açarsam yanarım ya resulullah dedi.
 
Efendimiz;
-ben sana izin veriyorum, bir daha emir alırken perdeyi arala ve bak bakalım kimi göreceksin buyurdular.
Cebrail as. Sonraki gelişinde hayretten yüzü sararmıştı…
-Ya resulullah, dedi. Veren de sensin alan da…
 
Bunun istisnası yani ektiğimizi kötü tohumları biçmemenin istisnası kişisel tövbe veya rabbimizin dua erlerinin dilemesi ile genel af çıkarmasıdır.
Bunun dışında kesinlikle kişi yapıp ettiğinin cezasını(karşılığını)bu dünyada görmeye başlar.
Ahiret kavramı geniştir.
An’a göre bir sonraki an ahirettir. Bu gün yapılan yarın başa gelebilir. Bunun bile hesabı vardır ancak, açıklanması derin konudur. Evren matematikle işlem yapar, kesin sonuçlar verir. Çünkü Allah’ın bir ismi haseptir.
Her şey atom bazında ölçeklidir. Ölçü dâhilinde yaratılıp durmaktadır.
Yaratma varsa aynı anda yok etme de vardır.
Yani bir şey yaratılırken bir şey yok edilir.
Her kişi her saniye bir şeyler meydan getirirken yanı zahire çıkarırken bir şeyleri yok eder. Oksijeni tüketir karbon dioksit üretir. Bitkiler de yani yeşil yapraklı her canlı da bunun tersini yapar.
Yani her hayat birilerinin ölümü ile var edilmektedir.
Tabii bu yaratma yok etme mekanizması şaşmaz bir hesaba bağlanmıştır.
Fırına sürülen şu tür bir nesne şu kadar zamanda pişer. Bir salise bile öne alınmaz, arkaya bırakılmaz,kamil sonuç için. Gecikme yanmakla sonuçlanır, erken çıksa çiğlik oluşur ki o şey beklenen işlevden yoksun olur.
Tabiat dediğiniz Allah’ın zahiridir. Asla hata yapmaz.
Her yapılanın bedelini öder, ödetir.
Bu sebeple Allah’tan ancak ve ancak âlimler korkar.
Torpil yoktur iltimas edilemez. Af ve ceza sisteminden başka türlü çalışmaz.
Gri ortamlar er geç aydınlanır, meyve vermeyen ağaçtan hesap sorulur, ödeşilir.
 
Bir iş ve oluşun bedeli ayniyle sana gelmemişse üçüncü bir şansı sen yaratmışsındır.
Bin liralık bir zararı hak ettin ancak 25 TL lik bir zekât veya sadaka verdin, o zarardan seni sistem ille de koruyacaktır. Yani iyiliklerin bazı kötülüklerini sana gelmeden silecek, alacak defterinden çıkaracaktır
O yüzden avamın yapacağı kolay iş kötü iş ve sözden korunmak. İyilik yapmaktır.
Namaz kılmak, zikir yapmak sureti ile yapılan hem olumlu dualar ile geleceği iyi tohumlamak, hem af dilemekle geçmişin suçlarını karar çıkmadan hükme bağlanmadan bağışlatmaktır. Yani dinin tavsiyeleri kişiyi bu âlemde ve ahirette zahmetsiz, acısız, uzun yaşatmak içindir.
Allah muhtaç değil ki sizden bir şeyler istesin.Varlığınız ona kar değil,yokluğunuz zarar değildir.
Allah’ın isteklerinin ve yasaklarının nedeni, anne babanın buluğa ermemiş evladını korumasının milyon katı rahmetinin sonucudur.
Sen incinme ki rabbinin canını da yakma.
O sana şah damarından da yakın.
Nefsinle beraber parçalanmayan küll ruhunu da taşıyorsun sen. Ki o ruh Allah’ın ruhudur. Bütün, yani küll ruhtur.
Senin her zararın veya yanlışın o bütünden bir başkasının da incinmesi anlamına gelir.
Hak hukuk oluşur, ödeşmek zorunlu hale gelir. İster istemez, intikam (ödeşme) yol bacını (öcünü) almak şart olur.
 
İşte azizem hangi makamda olursan ol,
ayağını kaydırmamak için düzenli olarak asgari tedbirli, ibadetli, dualı, tövbeli yaşamak zorundasın.
 
Sırat köprüsü sanıldığı gibi ahirette değildir. Buradadır ve herkes o köprüde yol almaktadır.
Düşen kendi tedbirsizliği cehaleti ve atalarının kötü mirası nedeniyle düşer. Âlemde en büyük düşman cehalettir.
Tabii en iyisi de bilmektir, hikmettir.
Kişi düzenli öğrenmeye mahkûm edilmiş bir kuldur.
Gönüllü öğrenmeyene zorla öğretir allah.
Uzun oldu…
Ama açılış burada ancak kapanabildi. Seni daha önce de bu türden uyardığımı hatırlıyorum. Allah’ın ipi sürekli tutulmak zorundadır. Bırakan ateşe düşer, canı yanar.
Selam es selame
 
*Tamam hocam. Tevbe niyetiyle boy abdesti aldım. Okuduğum 1000 ihlası suya okumuştum gece. Ondan da içme suyuna kattım içtim. Kendime geldim. Zikrimi de çektim. Nurum arttıkça sukunetim arttı. Ailem celalde hocam. Anlatsam da anlamıyorlar. Evin en küçüğü olduğum için kabul görmüyor söylediklerim. Böyle zamanlarda çok bilmekten yoruluyorum. Şikayet etmiyorum. Onları oldugu gibi kabul ediyorum. Ama iletişime geçtiğim anda çatışma başlıyor. Bazen susturuyor Rabbim. Bağırabileceğim şeylere bağıramıyorum artık biliyor musunuz? Rabbimin susturduğunun aleni farkındayım. Şükürler olsun. Ailem için dua ediyorum. Ne yapabilirim ki başka bilemiyorum.
Hacı Ali Bayram (Sevgi Yolu)
 
 
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.