Hızır as. tanır mısınız?

06.06.2018
207
Hızır as. tanır mısınız?

Hızır Tezkiresi – Halid-i Bağdad-i

Hızır as. tanır mısınız?

Sizler Hızır’ı (as.) Tanır mısınız aziz dostlar… Çok yazık. Hâlbuki isteseniz pekâlâ tanıyabilirsiniz. Allah’a inanlar için hiç bir şey imkânsız değildir. Yeter ki nasıl dua edileceğini bilerek O, her şeye Kadir Allah’tan isteyelim. Dua ediniz kabul edeyim diye söz vermiş Mevla’mızdan dileyelim.
İşte bir güzel örnek;
İşte ispatı.

Rahmetli hocam yetmişli yıllarda küçücük bir kasabanın birkaç masalık kahvesinde,          üçbeş yaşındaki bir salkım söğüt gölgesinde, dört kişiden ibaret (müritlerine) talebelerine anlatıyor;

Hz Hızır hakkında olağanüstü halleri defalarca dinleyen adamcağızın biri, vakti zamanında işi gücü bırakmış;

’’Allah’ım lütfen beni hızır as. la karşılaştır’’diye duaya başlamış. Öyle samimiyetle dua ediyormuş ki sonunda bütün melekler de bu duaya katılmışlar. Buna rağmen duanın kabulü geciktikçe gecikmiş. İcabet geciktikçe adamın hırsı artmış. Daha ziyade daha ziyade derken, bütün zamanını bu dua ile geçirir olmuş. Evi ayali, yiyip içmeyi terk etmiş.
Üstelikte zamanla duasını yüksek sesle okumaya başlamış. Kocasının yakarmalarından sıkılan hem acıyan hanımı, sonunda;
-“Bıktık senin şu saçma sapan dualarından, diyerek;
Allah’ım şu apdal kulunun isteğine cevap ver de, sen de kurtul biz de kurtulalım, diyerek eşinin kendince sakıncalı (eksikli)duasına dolaylı olarak katılmış.

Hiç görmediği kadar sinirli gördüğü hanımının hışmından çekinen adam, köyün dışına çıkmış.
Çevre yolunda, bir yol üstü çeşmesinin başında, epeyce yaşlı bir salkım söğüt altında, yana yakıla duasına devam ederken, hangi yönden geldiğini bilemediği bir yabancının çeşmeye sokulduğunu görerek duasına ara vermiş.
Selam verilmiş. Selam alınmış.
El yüz yıkayan tanrı misafiri, dinlenmek bahanesiyle köylünün yanına oturmuş.

Hoşbeşten, hal hatır sormanın ardından, yabancı, köylüye:
—Senin hayatta en çok istediğin şey nedir, demiş. Allah’tan en çok ne istiyorsun.

Köylü;
-Ben ağam demiş; Allah’tan, bu garibini Hz.hızır’la karşılaştırmasını diliyorum. Ama her nedense duam bir türlü kabul olmuyor.
Yabancı başını iki yana sallamış. Bazı şeylerin hikmetini çözdüğünü fark etmiş birinin vücut diliyle, birtakım sırları sezdirmek istemiş karşısındakine. Hani bizlerde deneriz ya bazen susarak anlaşılmayı. Öyle bir şey işte. Beklemiş, beklemiş… Köylüden karşılık alamayınca, yeniden konuşarak;

-Pekiyi muhterem,“sen, Hz. Hızır’ı görsen tanır mısın”, diye sormuş.
Köylü;
— Yoooo, demiş. Valla daha önceden bir tanışmışlığımız yoktur. Hiç görmedim mübareği.
Yabancı biraz daha beklemiş;
— Biliyor musun; Hızır bir kavağa, yat kavak dese kavak yatarmış, kalk kavak dese kalkarmış, demiş.
Bu sırada karşılarındaki asırlık kavak ağacı sağa doğru yalpa yapıp gürültü çıkararak yatmış, aynı gürültüyle de kalkmış.

Köylüden hiçbir tepki gelmediğini gözlemleyen yabancı, tekrar;
-Bak Azizim… Ben duydum ki; “Hızır bir kavağa yat kavak dese”, yatarmış, diyerek eliyle sol yanı işaret etmiş. Kavak sola doğru çatırdayarak yatmış.” Kalk kavak” deyince, ulu kavak aynı şekilde gürültüyle kalkmış.

Köylüde yine tık yok. Büyük bir samimiyetle anlatılanları dinliyor, sözün nereye varacağını merak ediyormuş.
Derken yabancı biraz sabrı zorlanmış olarak;
—”Hızır adıyla bilinen, senin aylardır gelmesini beklediğin zat, bir kavağa gel kavak dese gelirmiş” deyince, beş on metre ötedeki kavak yeri yerinden oynatarak yanlarına gelmiş.
Saffet efendide yine çıt yok.
—”Git kavak derse gidermiş”, demiş. Eliyle kavağa öteleme işareti yapmış.Kavak yine yerleri sarsarak eski yerine gitmiş.
Ve köylünün gözünün içine bakarak beklemiş, yolcu.
Köylü mayıl olmuş bir halde dinlemeye devamla;
–Eee demiş… Anlatmaya devam et allah aşkına. Çok güzel anlatıyorsun.

“La havle vela kuvvete illa billahül azıym” çeken yabancı, “Biliyorsun ben bir daimi yolcuyum. Yolcu yolunda gerek. Uğramam gereken çok yerler, kavuşmam gereken çok Saffetler var. Hoşça kal…

Köylü; anlatılan bu (daha önce hiç duymadığı) Hızır hikâyesinin etkisinde epey bir zaman oturup hazmettikten sonra, ayıkmış.
—Ulaaaaaaan demiş.
Adam, kavağa yat dedi yattı, kalk dedi kaktı.
Gel dedi geldi, git dedi gitti, koca kavak…
Ulaaaa, adam Hz. Hızır’dı beeeee.
Aman yarabbi, ben ne yaptım, diyerek gökyüzüne bakmış.
O anda atıftan bir ses duymuş. O mübarek ses yemen canibinden geliyormuş.
“Yanlış niyet ile dua ettin abdal kulum.”

Alanya/ 2010
Hacı Ali bayram

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

  1. Mavi dedi ki:

    Duanin neresi yanlıştı hocam ?

    1. Hacı Ali BAYRAM dedi ki:

      yeniden oku ve tefekkür et..yazının gayesi yanlışı farkettirmek..selam es selame

  2. Bir kul.. dedi ki:

    Selamün Aleyküm.. Sadece karşılaştırmasını dilemiş ancak karşılaşınca Hz.Hızır’ı bilmeyi de eklememiş..bundan mı eksikli duası? Bunu size neden soruyorum? Çünkü, eğer sorduğum (soruda da tahmin ettiğim) gibiyse, dualarımızda net olmamız ve tam olarak ne istiyorsak onu söylememiz gerektiğini anlayacağım..

    1. Hacı Ali BAYRAM dedi ki:

      evet..hızırla tanıştır ilminden nasiplendir dememiş.niyeti güzel yapmak için anlatılan bir hikayedir.niyetini net söyle..nişan almadan hedef tutmaz.niyeti geniş tutmak da bir başka sırdır.ve özetli cümlelere yüklenmeli.
      selam es selame

  3. Gonca dedi ki:

    Çok güzeldi.Niyetlerimizin doğru olması düşüncelerimizin doğru olduğu anlamına gelmiyor.biraz akıllı olmamız lazım galiba ????