Yine uzayı seyre çıkarıldım (Kamer hanım’a mektuplar 21)

30.07.2021
520
Yine uzayı seyre çıkarıldım (Kamer hanım’a mektuplar 21)

Yine uzayı seyre çıkarıldım

K: Allah razı olsun abi. O mübarek ellerinizden öpüyorum ben de sizin. Bunlar ne güzel müjdeler… Şükürler olsun. Sizin verdiğiniz zikirlerin dışında bir zikir çekmiyorum. Besmele, estağfurullah, “ya latiyfün ya latiyf bi lutfikel hafiyyü bil kudretilletiy isteveytü biha alel arş…” ve yapabildiğimce salâvat.

Rüyamda beyaz kâğıt almadım henüz. Ama geçen gün görüntü aldım. Üzerinde güneş resmi olan kocaman bir defteri açtılar önümde. Bunu unutmuştum, şimdi hatırıma geldi. Bu hangi manayı taşıyor tam bilemiyorum. Ve bolca kitap okuyorum. Okumadan önce “gale rabbi zidnî ilmen ve fehmen” çekiyorum ama belli bir sayıya bağlamıyorum bunu.

Siz yeni bir zikir verene kadar bu şekilde devam edicem. Siz uygun gördüğünüzde, uygun gördüğünüz zikre devam ederim inşaallah. Bir de dergâhtan verilen tespihi çekiyorum düzenli. Ayrıca içimden gelmişti, 100 000 ihlâs niyetlenmiştim. 60 000’i buldum. Onu tamamlamaya çalışıyorum. Şimdi çıkmalıyım. Cevabınız olursa sabah okumaya çalışıcam inşaallah. Hayırlı akşamlar dilerim. Selam es selame.

HAB: Üzerinde güneş olan defter beklediğimiz kabule işarettir inşaallah. Diğer yandan, sıkıntılı hallerden kurtulmanız da o zikrin tecelli ettiğini işaret ediyordu zaten… İnşaallah yolunuz aydınlandı, sizi engellemeye çalışan perdeler fetholundu, açıldı. Şimdi yeni bir merhaleyi yaşayacaksınız. Yolculuğunuz inşaallah nur-u tevhide kadar ilerler.

Ki bunun belirtileri sık sık kendi cism-i latifinizi görmenizdir. İnşaallah bir tecelli daha olur ve kendi cisminizde yok olursunuz. İşte o zaman fenafillâh tecelli etmiş, Allah’a yolculuğunuz tamamlanmış olur. O hali yaşadıktan sonraki yolculuk, dünyada ve ahirette ebedi olacak yolculuğunuzdur.

Bu yolculuğa Allah dostları “Allah’ta yolculuk” demişlerdir.”Ya latıfün ya latıf” esma gurubu yerine inşaallah şu ayeti okumaya başlayın: “.Rabbeneftah beynena ve beyne gavmina bil hakkı ve ente hayrul fatihiyn.” [Araf 89]. Zatımda ve sıfatımda tecellisini niyet ederim demeyi unutmayın. Selam es selame

K: Abi sen neler demişsin böyle? Ben gideyim de seccademin üzerinde kana kana ağlayayım şimdi…

K: Hayırlı sabahlar Ali Abi. Ben dün mesajı çok dar bir zamanda, aceleyle yazmıştım. Sonradan düşündüm. O önümde açıldığını gördüğüm, kapağında güneş resmi olan defter, kitap da olabilir. Kitap mıydı, defter miydi emin değilim. Büyük ve kalındı, onu hatırlıyorum. Kitap olabilirliğini şuradan düşünüyorum:

Oradan bana bir şeyler okundu. Ama hatırlamıyorum. Bunu bildirmek istedim. Bu bizim beklediğimiz işaret mi, yoksa değil mi bunu siz yorumlayabilirsiniz ancak. Ben bu konuda sizin cevabınızı beklerken yeni verdiğiniz zikre başlamayıp, “ya latiyfün ya latiyf…” zikrine devam edeyim diye düşündüm. Selam es selame.

HAB: Hayırlı sabahlar. O bir kitap yahut defter olsa farketmez… Ama bence de kitaptır. Ancak sen günlük belli bir miktar daha okumaya devam ederken, esas zikrin olarak ağırlıklı olarak yeni zikrini yap. Bu yeni zikir sana ve inşaallah Ümmet-i Muhammed’e yeni imkânlar, fetihler açacaktır… Ayrıca halktaki haram- helal ayrımını yapabilip haramdan uzak durma yeteneği kazandıracaktır.

O ayet inşaallah ülkemizin önünü de açacak, kâfirin islam dünyası üzerinden elini çekmesine vesile olacaktır. Eğer o ayetin sağlayacağı şahsî ve umumî güzellikleri bilseydin günde onbinlerce kere okumak isterdin… O ayetle hastalıklardan şifaya, küfürden imana, körlükten basirete her alanda fetihler oluşur… İnşaallah pazartesi günü sabah 6.00 ile 6.45 arasında okuyarak başlayın inşaallah… Selam es selame.

K: Hayırlı sabahlar Ali Abi. Size danışmak istediğim bir şey vardı. Şu an eşimin bavullarını yapıyoruz. Yarın birlikte İstanbul’a gidicez. Eşimi yolcu edicem. Ben S.’yı görmeyi çok istiyorum. Çok özledim O’nu. Ama bunu yapmalı mıyım yoksa daha beklemeli miyim diye size sormak istedim. Son gördüğüm o bebekli rüya, O’nun durumuyla ilgili ne işaret ediyordu, bilemiyorum.

Sizin cevabınıza göre hareket edicem abi. “Bekle biraz daha, gitme yanına” derseniz dönüp gelicem görmeden. Selam es selame.
Bu arada, annem de ben de kurbanlarımızı kestik, çok şükür. Bilgi vereyim istedim. İnşaallah kardeşim toparlar kendisini de üçüncüyü de kesmek nasip olur.

HAB: Allah kurbanlarınızı katında kabul etti muhakkak. Mübarek olsun…

İçinden geçen duygulara güvenmelisin. Sen Allah’a yakın bir insansın. Kalbî ilhamların seni yanıltmaz inşaallah. İstiyorsan görüş. Hem gidişat hakkında yüz yüze kanaat sahibi olursun. O rüyadan yaptığımız çıkarım, senin S.’ya yardımcı olacağın şeklindeydi. Selam es selame.

K: Peki. Görücem. Çok sağol abi. Çok sağol. Selam ve dua ile.

HAB: Selam es selame.

K: Hayırlı sabahlar kıymetli abim. İstanbul’a gidip geldim. S.’yı hatırı sayılır oranda iyileşmiş gördüm. Ama hâlâ etkileri de yok değil. Tüm bu süreçle ilgili hiçbir şey hatırlamıyor. Çanakkale’ye son gelişi, bizim evde sabaha kadar yaşadıklarımız… Hiç birisi aklında yok. O gece çektiğim resimleri, o süreçte bana yazdığı bazı mesajları gösterince çok şaşırdı.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen yine de onun şu anki durumuyla ilgili kafamı kurcalayan ve anlamlandıramadığım şeyler var. Sanki gerçekte durum böyle ve görüşüp konuştuğum S.’ydı. Bir taraftan da düşünmeden edemiyorum. Eğer son görüştüğüm S. değil de hâlâ o mendebur idiyse, hayret verecek kadar iyi taklit ediyor ve oynuyor.

Kafamdaki soru işaretlerinin cevabını tam bulmadan içim rahat etmeyecek. Bu sebeple hâlâ tetik üzerindeyim O’ndan yana. Her hareketini ve sözünü dikkatle gözlemlemeye devam edicem inşaallah. Tüm bu süreçte varlığınız ve dualarınızla verdiğiniz destek olmasaydı bu süreci yara almadan atlatamazdık. Allah sizden gene gene razı olsun. Eksikliğinizi göstermesin inşaallah. Arkadaşım ve kendi adıma çok ama çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca, geçtiğimiz cuma akşamı beni yine gezmelere götürdüler. Ve yine son 1,5 aydan beri yaşadığım bir hal var. Eşim sürekli evde olduğu için yazma fırsatı bulamamıştım. Birazdan kızımı okula çıkarınca Çanakkale’ye gitmeliyim. Dönüşümde inşaallah bu iki konuyu yazmak istiyorum. Selam es selame.

HAB: Selam es selame;

S.’daki değişim inşaallah hayra yöneliktir. Daha da iyileşmesini umuyoruz… Kendisi sağ devri yapmaya devam edebilirse ve zikirden, namazdan geri durmazsa kendisini düzenli iyileşir bulacaktır. Allah yar ve yardımcısı olsun. Profil resmini gördüm geçenlerde. Yüzünden okuduğumuz kadarı ile iyileşmiş… Yardımınızı sürdürün. Ancak tedbiri de elden bırakmayın. Şeytanların neler yapabileceği hakkında yeterli bilgimiz yok. Tedbirli olmakta fayda var.

Esas olan sizin daha daha ileri derecede ilim ve hizmet sahibi olmanız, umuma dair manevî hizmetler yapabilmenizdir. Keşiflerinizi artırmanız ve öğrendiklerinizden daha güzele, iyiye doğru neticeler çıkarmanızdır… Yazacaklarınızı okumak için bekleyeceğim. Sizin yaşadıklarınızdan çok şey öğrendik.

Bu fakir kardeşinize verilen görevin gereği olarak, bazı keşif alanlarından şimdilik uzak tutuluyoruz. Bazı meraklarım giderildi. İşime engel olacağını fark edince istiğfar ederek o alandan affımızı istedik. Ama işler yoluna girince belki yeniden gelişir.
Genel gidişat islam adına hep hayırlı ilerliyor inşaallah. Zaman her geçen anını hayıra yol alır şekilde gelişiyor. Allah yar ve yardımcınız olsun… Selam es selame.

3 Aralık 2013 17:38
K: Hayırlı akşamlar abi. Bir kaç gün önce gece yattım. Zikir çekiyorum. Başım yoğun bir şekilde çınlamaya ve kulaklarım uğuldamaya başladı. Anladım zaten hemen. Sanırım artık ben de bu konularda tecrübe kazanmaya başladım Size daha önce de bahsettiğim gibi, son dönemlerde başımdaki çınlamalar ve uğuldamalar had safhada.

Sanki başımın içi istim kazanı… Bazen öylesine fokur fokur kaynıyor gibi ki, yanımda konuşanı duyup anlamakta zorluk çektiğim zamanlar olmuyor değil.

Sağ bacağım kasık diz kapağı arası arkadan da seğirince “tamam gidiyoruz” dedim içimden. Anında kendimi gökyüzünde buldum. Bu kez sırtımdan, giysimden tutuyorlarmış gibiydi. Sırtımdan iki eliyle tutuyordu, öyle hissettim. Ben yüzüm aşağı doğru, sanki çuval gibi sarkıyordum. Ama abi çok korktum yaaa. Öyle böyle değil.

Önce Türkiye’yi kuş bakışı seyrettim, sonra Akdeniz, Karadeniz, hem gittikçe yükseliyor hem de Cebel-i Tarık Boğazı’na doğru kayıyorduk. Abi İtalya, İspanya, Afrika kıtası… Komple yukarıdan izledim. Gittikçe Atlas Okyanusu’na vardık ama aynı zamanda artık çok yükselmiştik. Okyanusun üzerinde gidiyorduk, bir anda kendimi uzayda buldum.

Daha önce iki gök kapısı olup, birinin Çin açıklarında Büyük Okyanus’ta, diğerinin ise Kuzey Amerika açıklarında Atlas Okyanusu’nda olduğunu okuduğumu hatırlıyorum. Bu bilgi doğruysa ben Atlas Okyanusu’ndan çıkarılmış olmalıyım. Dünya gittikçe altımızda küçülüyordu. Ve bir de benim halimi düşünün.

Boşlukta yüzüstü duruyorum, dünya altımda ve görmediğim bir şey beni sırtımdan tutmuş, çuval taşır gibi götürüyor. Ne bağırdım, ne bağırdım “Korkuyorum” diye, bilemezsiniz. Yok, böyle bir korku… Ama uzay çok sessiz, hatta hiç ses yok. Sadece sağır edici bir sessizlik var. Dünya görünmez oldu herhalde ki diğer gezegenleri izlemeye başladım. Hem korkuyorum, hem de kendimi alamıyorum izlemekten.

Çok güzeller abi, çok güzeller. Çok yakın geçtik bu gezegenlerin birçoğuna… Birinin yüzeyine ayaklarım yere basacak kadar yaklaştık. Aynen Mars’ın resimlerindeki gibiydi yüzeyi. Sırf toprak. Kraterler ve tepeler var. Fakat bizim olduğumuz yerde birçok metalden kapan vardı yüzeyde. Yanyana yanyana. Açılıp kapanan demirler…

“Neredeyse birine yakalanıcam” diye korktum. Tam metal üzerime kapanacakken altından uçarak geçtik. Bunun gibi, daha farklı gezegenlerin yanından geçe geçe bir gezegene indik. Ama tüm bu gezi görsel olarak anlatılamayacak kadar güzel bir şölendi.

İndiğimiz gezegende insanlar vardı. Sanki hani bizde köylerde kahve önü denilen meydan vardır ya, öyle bir meydanı vardı. Alçak alçak binalar. Evdiler muhtemelen. Köyden biraz daha büyük olmalı orası. Belki de bir kasaba. Ama asla şehir değil. İnsanlar fiziksel olarak aynı bize benzemekle birlikte, küçük farklılıklarla ayrılıyorlar.

Hatları daha kaba. Derileri daha kalın sanki. Ve gelişmişlik olarak kesinlikle bizden daha geriler. Gezegenin geneli için söyleyemem bunu, çünkü görmedim. Sadece orası ve oradakiler öyleydi. Bizden daha kaba, daha cahillerdi, bu çok net anlaşılabiliyordu.
Beni meydana bıraktı. Tutmuyordu artık.

O insanları görebiliyor, bir kaç metre karşılarında dikiliyordum. Üstüme doğru gelmeye başladılar. Anladım ki onlar da beni görebiliyorlardı. Toplamda meydanda en çok 15-20 kişi vardı. Hepsi erkekti sanki. Belki de değil. Ben panikledim. İyi seçememiş ya da hatırlamıyor olabilirim. Abi benim onlardan biri olmadığımı anladılar. Her ne kadar fiziksel olarak her ikimizde insan olsak da ayrılıyoruz, farklar var.

Bana bir sürü sorular sordular. Kim olduğumu, nereden geldiğimi, neden orda olduğumu… Çok üst üste, cevabı beklemeden soruyorlardı. Sanki cevap almak değil, saldırmaktı niyetleri. Ben asla kötülük için orda bulunmadığımı anlatmaya çalıştım ama dinlemeye niyetleri yoktu. İlginç tarafı onlar hangi dili konuşuyorlar bilmiyorum ama ben onları Türkçe duyuyordum.

Ben Türkçe konuşurken onlar da beni muhtemelen kendi dillerinde duyuyorlardı, çünkü beni anlayabiliyorlardı. Ya ben bütün dilleri biliyorum ya da otomatik bir çeviri sistemi işliyor olmalı âlemlerde. İyice çevremi sardılar ve tam bana saldıracakları anda beni kaptığı gibi yukarıya doğru uçurup götürdü oradan.

Bir gezegene daha gittik ama orada insan görmedim. Şöyle yakından bir uçtuk üzerinde, bunu hatırlıyorum. Belki inmiş de olabiliriz ama oraları çok net hatırlamıyorum. Oralarda aklımda kopukluklar var. Dönüşü hatırlamıyorum. Yatakta buldum kendimi. Her yanım yoğun titreşim altındaydı daha öncekiler gibi.

Abi yazmak istediğim başka bir şey daha var. O daha uzun, hatta bayağı uzun olacak sanırım. O yüzden kızımı yatırınca aklımı toparlayıp yazmayı düşünüyorum inşallah. Selam es selame.

15 Kasım 2013 18.34

Yayınlanma tarihi: 2 Mar 2015, 14:04

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.