Rabbim! afffffffffffff

16.03.2018
284
Rabbim! afffffffffffff

Rabbim! afffffffffffff

Allah’a yalvarıyorum şahit olun bu çirkin şeyi istemiyorum,
benden uzaklaşsın.
Rabbim temiz olan eşime bağışlasın inşallah.
Fatih’i de beni de bu illetlerden kurtarsın inşallah.
Hocam bazen yığılacak gibi oluyorum.
hocam kafam çok dağılıyor delirdim sanki. ama ha bitti bitecek diyorum.
Kuran’ı Kerim okuduğumda İbrahim suresinin ilk sayfasını okuyunca bu illetten kurtulduğumu anladım ama halen dişlerimi kırılacak gibi sıkıyorum.
Hale’n Zihni’m bin bir türlü oyun kuruyor.
Rabbime sığınıyorum.

-evet rabbimize sığınacaksın başka kapı mı var.
13:05
-Selamlar hocam iyisiniz inşallah internet sayfanız kapanmış.

-sitede bakım yapılıyor.yarın tamamlanır diye umuyoruz.selam es selame
20:24
-Hocam ne ettiysem ne dediysem Fatih cevap vermiyor. zaten çok katı bir insan.dua edin n’olur. Ben pişmanım hatalarımı hiç unutmayacak kadar ama o inanmıyor.

-sabret..ekmeği fırından pişmeden çıkarırsan boşa gider.

-Bekliyorum secdede vallahi perişanım.
Hala secdedeyim.Bir hava geliyor ağzımdan devamlı

-nasıl bir hava..elbette aldığın nefes geri gelecek

-Gaz.Geyirme
.
-iyi ya ..çıkıyorlar bedeninden..rahatlıyorsundur

-Evet ama ya Rabbim beni ne zaman affedecek.
Yengemle konuştum bugün.
Yine duasını aldım.
Dünya ve ahiret Saadet’i diledi.
Duaların kabul saatine geldik demek ki şükür dedi.
Ama ben secdeden kalkamıyorum hocam. çünkü Fatih denedi bir şey.
Hala secdedeyim nefes alamıyorum. Dua hocam af.

-fatih seni seccadeye kilitlediyse ne güzel iş etmiş..allah’a yakarmaya devam et. kuldan ne beklersin. rabbin seninleyken. bizler sana ancak selam es selame deriz.. senin kadar aciz bir kuluz.

-Ben bir deli işte, kutlu çocuk beklerim.Delirdim sanırım. Dünyada ve ahirette selametlik beklerim.

-ne güzel…delirebilsen dertlerin biter..öyle kolay değildir delirmek dertlerden kurtulmak.

-Hocam Allah aşkına n’oluyor bana.

-kendine dönüyorsun..kendinle yüzleşiyorsun.temizleniyorsun.

-Gaz geliyor hala ağzımdan. Evdekiler aklımı yitirdiğimi düşünüyor.

-temiz olmayanlar bu kitaba yaklaşamazlar.
iyi işte..
hür olursun.artık sana çatamazlar. seni suçlayamazlar.

-Dizlerim tutmuyor.Ölüyor muyum hocam.

-ölmek kurtuluştur..bedel ödemeden gitmek yok. ölmek kolay mı sanıyorsun.

-Hocam çok çetin.Af diliyorum Rabbim.

-iyi edersin..

-Böyle perişan olmadım hiç.

-affetmezse ebedi cehennemdesin.

:(((( Allah muhafaza.Çok pişmanım, üzdüm Rabbimi

-muhafaza etmesi sana bağlı.ne kadar tevbe o kadar af.

-Rabbim afff

-sen onu üzerken de seninleydi rabbin.şah damarından da yakındı.

-O an perişan oldum.Sonra hiç gülmedim. senelerce.Cehalet işte.

-onun verdiği nefesle ona karşı dikleştin.yok saydın:varsan göster kendini hadi, engelle beni dedin.

-Bilemedim-Tövbe.Fatih’e kızdım. Tövbeler olsun.Tövbe ya rab.

-fatihin gözünden sana bakan oydu anlamadın. onun dilinden uyaran da oydu duymadın.şimdi halini anlayıp anlatmak sana düşer.biz sadece bir uyarıcı tebliğciyiz.üstelik senden daha ağır dertlerin muhatabıyız. ne kadar zamandır susmadan yazıyorsun. rabbine demen gerekenleri bana diyorsun.
hala onun yerine birilerini koymaya, nefsine acındırmaya çalışıyorsun..
kabir de yardımcın olmayacak.

-Tövbe

-ÖLÜM GERÇEĞİ
Ölüm sonrasından söz edince,
Ahiret azabından kork denilince,
Bazı yufka akıllılar derler ki;
“Gidip gören mi var ne belli,
Hani iddianızın delili.”?

Aklı başında olanları etkilemez belki.
Böyle saçma bir mantık, gülünç iddialar.
Ya çocukların, zayıf insanların imanı.
Onlara yazık oluyor, iğfal ediliyorlar.

Ölüm gerçeğini şüpheye yer bırakmadan.
Öğrenip, insanlara anlatmak isterdim.
Çocuk beynimle gözlerine sokarcasına.
İşte ölümün gerçeği, diye bilsem derdim.

Henüz on yaşıma bile basmamıştım.
Sözde büyüklerim, şaka ile karışık;
İmanımı bozmak istemişlerdi.
Benim yanımda birbirlerine,
Hani ahiretin delili demişlerdi.

Kim gidip görmüşte anlatmışmış…
Belki doğruymuş, belki yalanmış…
Ahirete olan inancımı yitirmemiştim ya,
O şakayla içime çürük atmışlardı.
Huzur içindeki kalbimi incitip,
Tatlı aşıma acı katmışlardı.

RABBİM;
Gerçeğini göstersen demiştim.
Nasıl olacağını bilememiştim.

Aradan uzun zaman geçmişti.
Yaşım yirmi üçlere ermişti.
“Uyku bir bakıma ölümdür.”
Mealindeki hadisi öğrendim.
Merakımı büyük ölçüde yendim.

Doğru ya……..
Uykuda insan gerçekten ölüydü….
Beden yaşıyordu ya,
bilinç gömülüydü….

Uyuduğu süre içinde dünyadan bi haberdi,
Yalnız ve yalnız Rabbiyle beraberdi.

Ölümü anlamıştım bu haber bana yetti.
Ölünce, öleceğini zannetmek gafletti.

Rüyalar en güzel delildi ahirete,
Kimin de cehenneme,
kiminde cennete.

Bir gün cuma namazını huşu ile kılmıştım.
Şeytanların her cinsinden Hakk’a sığınmıştım.

RABBİM o gece çok güzel bir rüya bahşetti.
Ölüm ötesini kabir hayatı vahyetti.

Ölmüştüm,
yıkamışlardı,
kefenlenmiştim.
Musalla taşındaydım,
sanki dinlenmiştim.

Namazımı kılıyorlardı,
kırk elli kişi.
Hepside erkekti,
yoktu içlerinde dişi
.
Tabutumun içinden onlara bakıyordum;
Allah, Allah….
Ölüm denilen şey bumuymuş?
Ölmemiştim ki dünyada gibi yaşıyordum.

Hem çevremi görüp durmadayım….
Hem her söyleneni duymadayım.

Üstelik bütün bedenim göz olmuş…
Hem önümü görüyorum, hem ardımı;
Hem üst yanımı, hem altımı.

Dilersem cesedimle oluyorum,
Dilersem göğü boyluyorum.

Aldılar naşımı, kabirime koştular.
Ardımca olur olmaz konuştular.

Ben bakarken mezarımı biraz daha oydular.
Usulca tutup kara kabrime koydular.

Şimdi ancak kabirin acık yerinden görüyordum.
Hepsinin seslerini tam olarak duyuyordum.

Biri bir avuç toprak alıp üzerime attı.
O bir avuçla, dünya ışığını bana kapattı.

Artık zifiri karanlıktaydım ama diriydim.
Bilinçliydim,
nerede olduğunu bilen biriydim.

Üstüme toprak atanları seslerinden biliyordum.
Rabbimden gani gani rahmet diliyordum.

Beni gömüyorlardı,
ben onları duyuyordum.
Yaşıyordum işte,
ne ölmüştüm ne uyuyordum.

Oturup başucuma Kur-an okudular.
Hüküm Allah’ın, hüküm Allah’ın deyip durdular.

Usul usul uzaklaşıp gitti her biri,
Sınıra kadar işitildi ayak sesleri.

En arda kalan, duvarı atlayıp çıktı.
Artık arkadaşım,
zifiri karanlıkta, yalnızlıktı.

Az sonra,
mezarımı altı yöne genişler gördüm;
Rabbime şükür,
gümüşi renkte nûra gömüldüm.

Her yan pür nûr,
nasıl oldu anlamadım.
Işığın kaynağı nerede aradım bulamadım.

Bembeyazdı florasan ışığına benziyordu…
Ruhuma anlatılmaz hazlar veriyordu…

Birden, dört duvardan açıldı, dört kapı,
Dört er kişi bana doğru geldiler…
Her birinin ellerinde siniler…
Sinilerde dolu dolu yemek kabı.

“Hoş geldin komşu sefâ geldin.
Ölüm nasıl bir şey işte bildin,
Kadrini bilerek şükrünü eda et.
Çünkü Allah’ın lütfuna erdin.

Bu tecelli bir dileğin sonucu,
Ölümün gerçeğini keşif idi;
Dünya ile henüz işin bitmedi.

Vakti gelince işte böyle ölürsün…
Yaptıklarını aynen burda görürsün.”

Eşim:
uyan bey,
sabah vakti, dedi.
Seherde inliyordu ezan-ı Muhammedi.

Haydin namaza,
haydin namaza.
Haydin kurtuluşa,
haydin kurtuluşa.
Namaz uykudan hayırlıdır.
Allah uludur,
Allah uludur.
Muhammet onun resulü ve kuludur.
Ilgın -1993

-Şüpheler hep beni yaktı, özür dilerim hocam.Kollarım omuzlarım dizlerim bi yanda edepsizliklerim bir yanda. Rabbim seviyorum
Yüzüm yok
Peygamberimize diyorum
Hala secdedeyim
Çok zormuş
Çok
Af diliyorum Rabbim herkes bilsin.

*görüşmemizi ibret olsun diye sayfada yayınladım..tabii ki senin adın yok. sen bir meçhul günahkar kulsun hepsi bu kadar..senin gibi perişan çok kadınımız var..bir an önce temizlenmeniz gerekiyor..anne olmalısınız..bu ümmet sizlerle çoğalacak..adam gibi anne olup cenneti ayaklarınızın altına almalısınız.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.